Ana Sayfa
Duyurular
İslam Sosyolojisine Olan İhtiyaç
İslam Sosyolojisine Olan İhtiyaç

İslam Sosyolojisine Olan İhtiyaç

 

Fakültemiz geleneksel Çarşamba Konferansları kapsamında 15 Ekim 2014 Çarşamba günü Sakarya Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alev ERKİLET,  “Sosyoloji'de Din Tartışmaları ve İslam” başlıklı bir konferans verdi.

17. yüzyılda ortaya çıkan ve Auguste Comte ile birlikte bağımsız bir disiplin haline gelen Sosyolojiye karşı İlahiyat Fakültelerinde genel itibariyle bir ön yargı bulunduğunu belirten Doç. Dr. Erkilet, dini alanda ihtisas yapan araştırmacıların bu disiplinden birçok noktada istifade edebileceklerini belirtti.

Din Sosyoloji ile ilgili olarak iki temel yaklaşımın bulunduğunu ifade eden Erkilet, bunları Durkheim ve Weber gibi filozoflar tarafından temsil edilen İşlevselcilik ile Marx tarafından temsil edilen Çatışmacılık şeklinde sıraladı. Muhafazakârların genellikle daha yakın durdukları İşlevselci yaklaşım, aslında bir din müntesibinden çok daha farklı şekilde dine bakmaktadır. Buna göre, din tanrı tarafından vahdeyilmiş olmayıp maşeri vicdanın bir yansımasıdır. Bu anlamda dinin en önemli işlevi farklı sosyo-kültürel ortamlardan gelen insanların bir arada durup birlik oluşturmalarını sağlamaktır. Dolayısıyla din bir amaç değil araçtır. Çatışması yaklaşım olan Marksist Sosyoloji’ye göre ise din toplumu bir arada tutmayı sağlamakla birlikte buna gerek yoktur. Çünkü din, her zaman olumlu işlevler görmez, bazen en büyük zulüm ve adaletsizliklerin meşrulaştırılma aracıdır. Bu yaklaşım daha çok dinin olumsuz sonuçlara yol açan boyutunu dikkate almakta ve gereksizliğini savunmaktadır. Her iki yaklaşımın da dinin farklı bir boyutundan hareket ettiğini belirten Erkilet, bunların kendi gerçeklerimize eleştirel bir açıdan bakmamızı sağlamakla birlikte bir çok probleme de yol açtıklarını vurguladı. Bu problemlerden en önemlisi ve sosyal bilimlerin tamamı için geçerli olanı, dinler arasında herhangi bir fark gözetmeksizin bu yaklaşımlar, dinlerin tamamını insan ürünü olarak görmekte diğer bir ifadeyle sosyal bilimlerle vahiy arasındaki irtibatı kesmektedir. Bu bağlamda inanç sahiplerinin yapması gereken şey sosyal bilimler ile vahiy arasında bir köprü kurmaktır. Nihayetinde bir Müslüman sosyal bilimciye düşen sorumluluk ise bu iki yaklaşımın ön gördüğü paradigmayla dine bakmak yerine İslam Sosyolojisi adı altında yeni bir disiplin kurup bu çerçeveyle hareket etmektir.

Konferansın sonunda bazı kitaplar tavsiye eden Doç. Dr. Erkilet’e hediye takdim edildi.

Fotoğraflar