Fakültemizde Keşf-i Kadim ve Yedi Hilal öğrenci toplulukları tarafından müştereken düzenlenen ve Prof. Dr. Mustafa Kara’nın konuşmacı olarak katıldığı “İnsan Nasıl Kemale Ulaşır?” konulu bir konferans gerçekleşti.
Konferans Salonumuzda düzenlenen programa, Dekanımız Prof. Dr. Ahmet Bostancı, Dekan Yardımcımız Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Numan Ünver, öğretim üyelerimiz ve öğrenciler katıldı.
Ahmet Yılmaz’ın Kur’ân-ı Kerim tilavetiyle başlayan programın açılış konuşmasını Dekanımız Prof. Dr. Ahmet Bostancı yaptı. İnsan-ı kâmilin; sözlerinde dürüst, davranışları iyi, ahlakı düzgün ve varlıktaki hikmetlere vakıf olan insan olarak tanımlandığını belirten Prof. Dr. Bostancı, varlık ve bilgi teorisi yönü olan, dinî ve ahlakî yönleri bulunan insan-ı kâmil teriminin derinlikli bir kavram olduğunu belirtti. Dekan Bostancı, böyle önemli bir konuyu Türkiye’de tasavvuf sahasının önemli isimlerinden biri olan Prof. Dr. Mustafa Kara’dan dinleyecek olmaktan son derece memnun olduklarını ifade etti. Prof. Dr. Ahmet Bostancı programa teşrif ettiği için Prof. Mustafa Kara’ya ve böyle bir programı düzenledikleri için Yedi Hilal ve Keşf-i Kadim öğrenci topluluklarına teşekkürlerini iletti.
Prof. Dr. Mustafa Kara, konuşmasının başında “İnsan Nasıl Kemale Ulaşır?” şeklindeki sohbet konusunun insan, yol ve kemâl şeklinde üç kavramı ihtiva ettiğini belirtti ve konuşmasını bu üç kavram bağlamında sürdürdü.
Konuşmasında ilk olarak insan kavramı üzerinde duran Prof. Dr. Kara, insan kelimesinin Arap filologlarından bazılarına göre nisyan (unutmak) kökünden ve bazılarına göre ise ünsiyet (dostluk) kökünden geldiğini belirtti. Nisyan kökünün “unutmak” anlamına geldiğini belirten ve insanın unutan bir varlık olduğunun altını çizen Prof. Dr. Kara, atalarımızın da bu sebeple “Hafıza-ı beşer nisyan ile malüldür” dediğini aktardı. Dolayısıyla insanın kemâle ulaşması için ona unuttuklarını hatırlatan birisine ihtiyaç duyduğunu belirten Prof. Dr. Kara, bunların kim olduğu sorusuna “Bunlar başta peygamberler daha sonra da peygamberlerin varisleridir” sözüyle cevap verdi. Peygamberlerin vazifelerinden birinin de hatırlatmak olduğunu aktaran Prof. Dr. Kara, “Artık sen hatırlat. Şüphe yok ki sen ancak bir hatırlatıcısın.” (Gâşiye 88/21) ayetine dikkat çekti.
Prof. Dr. Mustafa Kara, Arap filologlarının bir kısmına göre ise insan kelimesinin “dostluk” anlamındaki ünsiyet kökünden geldiğini belirtti. Bu bağlamda dostluk yolunu tutanların ve O’na (Allah) dost olanların kemâle ulaşabileceğini ifade eden Prof. Dr. Kara, Allah’ın kendisine dost olanlara “evliyaullah” adını koyduğunu ve “Onlar iman edip takvaya ermiş olanlardır” (Yunus 10/63) âyetine atıfta bulunarak Allah’ın bu kimseleri tarif ederken iman ve takva vasıflarını kullandığını söyledi.
Prof. Dr. Kara sözlerinin devamında konuşmasının ikinci önemli kavramı olan “yol” üzerinde durdu. Kemâl yolunun ne olduğu, nasıl bir yol olduğu soruna ilk surenin ilk duası olan “Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet” (Fatiha 1/6-7) âyetinde cevap verildiğini aktaran Prof. Dr. Kara, kendine nimet verilenlerin ise başka bir surenin başka bir âyetinde “Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler” (Nisâ, 4/69) şeklinde açıklandığını ifade etti. Burada en önde gelen dört grup insandan bahsedildiğine dikkat çeken Kara, bu gruplar arasından ulaşma imkânımız bulunmayan peygamberler grubu hariç diğer üç grubun talip olmamız gereken gruplar olması gerektiğini ve bunların bize hedef olarak gösterildiğini söyledi. Prof. Dr. Kara ardından saddık, şehit/şahit ve salih olma nitelikleri hakkında açıklamada bulundu. Prof. Dr. Kara, sıddıkiyyetin samimi olmak ve sözünde durmak olduğunu, şehit/şâhit olmanın hakikatin şahidi olmak ve hakikati müşahede etmek anlamına geldiğini ve salih kelimesinin de ipi göğüsleyenlere işaret ettiğini ifade etti. Peygamberin varislerinin bu üç gruptan birine girmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Kara, “Bu üç grupla bu yola girilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
Prof. Kara, daha sonra konuşmasının üçüncü önemli konusu olduğunu söylediği “kemâl” terimi üzerinde durdu. Kemâle giden insanda mühim olan şeyin onun ruhunun, gönlünün ve kalbinin eğitimi olduğunu aktaran Prof. Dr. Kara, din eğitiminin de esas amacının gönül eğitimi olduğunun altını çizdi. “Allah, mesajlarını onlara iletmek, onları arındırmak ve onlara ilahi kelamı ve hikmeti öğretmek için içlerinden kendileri gibi (beşerden) bir elçi çıkararak müminlere lütufda bulunmuştur” (Âli İmran 3/164) ayetine atıfta bulunarak peygamberlerin görevlerinden birinin de tezkiye yani kalp temizliği olduğunu belirten Prof. Dr. Kara, “Çünkü kalp temizliği olmadan bu yol kat edilemiyor. Tezkiye gerekiyor yani kalbimizdeki pisliklerin temizlenmesi gerekiyor. Kalbimizdeki kirlerden bahsediyor Kur’ân. Kalbi kirli olanlar diyor, kalbi paslı olanlar, kalbi mühürlü olanlar, kalbi hasta olanlar var, kalbi taşlaşmış olanlar var, daha da ileri taştan daha da katı ifadesi var. Tezkiye o işte. Din eğitimi de o. Üç beş satırlık bilgi değil, üç beş satırlık ezber değil, tezkiye.” ifadelerine yer verdi.
Devamında bu tezkiyenin nasıl olacağı üzerinde duran Prof. Dr. Kara, alimlerin ve ariflerin bize bunun bazı teknik yollarını gösterdiğini, bunun asıl ilkelerini koyanın ise Allah ve resulü olduğunu söyledi. Prof. Dr. Kara, bu bağlamda “Bu kamil insanlar teknikleriyle tecrübelerini bize aktarıyorlar. Bu çok mühim. Buradaki hocalarınız da size tecrübelerini aktarıyorlar. Allah dostları bu ilahi muhabbeti hiçbir karşılık beklemeden insanlara sunarlar. Tıpkı peygamberler gibi. Aslında sunduğu şey dünya kadar değerli. O kalbimizin tezkiye yolları.” ifadelerine yer verdi.
Prof. Dr. Kara konuşmasının devamında kemâle giden bu yolun ahlak yolu olduğunu belirtti ve bu yolun engelleri, çıkmazları üzerinde durdu. Peygamberimizin ahlak için gönderildiğini kaydeden Prof. Dr. Kara, din eğitimi ve gönül eğitiminin de neticede ahlak eğitimi olduğunu söyledi. Prof. Dr. Kara, kemâle giden yoldaki engeller ve çıkmazların en büyükleri arasında kibir, kin ve riya olduğunu ve bunların zıddı olan tevazu, muhabbet ve ihlas niteliklerine sahip olmak gerektiği üzerinde durdu. Çağımızda kemâle giden yoldaki engellere yenilerinin eklendiğini belirten Prof. Dr. Kara, bu çağda müminleri tehdit eden çağdaş problemlerin kapitalizm, sekülerizm ve materyalizm şeklinde üç başlıkta özetlenebileceğini söyledi. Bunların 8 milyar insanı tehdit ettiğini belirten Prof. Dr. Kara, doğal hayattan kopuşun da dini hassasiyetimizi azaltan başka bir unsur olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Kara konuşmasının sonunda insan, gönül ve ruh eğitiminin zaman, mekan, ihvan şeklinde üç önemli unsuru olduğunu söyleyerek bu başlıklar altında öğrencilere birtakım tavsiyelerde bulundu. Prof. Dr. Mustafa Kara, dinleyiciler tarafından sorulan soruları da cevaplandırdıktan sonra sözlerini tamamladı.
Program, Prof. Dr. Mustafa Kara’ya hediye takdiminin ardından sona erdi.