Ana Sayfa
Duyurular
“çağdaş Felsefi Bilinç Kuramları” Konulu Atölye Çalışması Gerçekleştirildi
“Çağdaş Felsefi Bilinç Kuramları” Konulu Atölye Çalışması Gerçekleştirildi

“Çağdaş Felsefi Bilinç Kuramları” Konulu Atölye Çalışması Gerçekleştirildi

Din Felsefesi Derneği ve Fakültemizin işbirliğiyle Çağdaş Felsefi Bilinç Kuramları konulu bir atölye çalışması gerçekleştirildi. Konferans salonumuzda gerçekleştirilen program Din Felsefesi Derneği Başkanı Prof. Dr. Rahim Acar ve Dekanımız Prof. Dr. Ahmet Bostancı tarafından yapılan açılış konuşmalarıyla başladı.

Çalışmanın birinci oturumunda Cengiz Ekemen “Dennett’in Çoklu Taslaklar Modeli” başlığı altında çağdaş düşünür ve bilim adamlarından Daniel C. Dennett’in bilinç hakkındaki görüşleri hakkında bir bildiri sundu. Ekemen, halüsinasyon üzerine yapılmış deneyler üzerinden düşüncesini ilerleten Dennett’in halüsinasyon ile bilincin bizzat kendisi arasında bir analoji kurarak bir bilinç modeli geliştirdiğinden bahsetti. Çoklu taslaklar modeli diye isimlendirilen bu bilinç açıklamasının, düalist açıklamalara olduğu kadar bilincin bütünlüğünü/birliğini iddia eden yaklaşımlara da karşı çıktığını ifade etti. Bildirinin müzakeresini Ahmet Uğurlu ve Latif Mustafa yaptı.

İkinci oturumda “Biyolojik Doğalcılık: John Searle” başlığı altında günümüz sistem filozoflarından Searle’in bilinç hakkındaki görüşleri hakkında bir bildiri sunuldu. Bildirinin sahibi Eyüp Süzgün, Searle’in bilinç hakkında indirgemeci olmayan doğalcı bir yaklaşım ortaya koyma gayretinde olduğundan bahsetti. Süzgün, katmanlı tek bir dünya anlayışına sahip olan ve her varlık katmanında yeni niteliklerin zuhur ettiğini iddia eden Searle’e göre bilincin “sistem düzeyinde üst düzey bir nitelik” olduğunu ve madde temelli olmakla ve beynin dışında başka bir yerde bulunmamakla birlikte maddeye indirgenemediğini ifade etti. Bildirinin müzakeresi Lütfü Hanoğlu ve Merve Koyuncu tarafından yapıldı.

Üçüncü oturumda “Chalmers’in Doğalı İkiciliği” başlıklı bildirisiyle Selim Değirmenci söz aldı. Chalmers’in ikici olmakla birlikte mistik ve ruhsal unsur içermeyen bir yaklaşıma sahip olduğunu ve bu yaklaşımın bizzat kendisi tarafından bilimsel dünya görüşüyle uyumlu olduğunun iddia edildiğini söyledi. Değirmenci, fizikselciliğin yapı ve işlevi açıklamakla birlikte bilincin bizzat kendisini açıklayamadığını düşünen Chalmers’in, bilimi yapı ve işlevin ötesine geçecek tarzda genişletilmesi gerektiği fikrinde olduğunu, bundan hareketle kendi doğalcı ikici görüşünü inşa ettiğini ve bilincin daha temel fiziksel unsurlara indirgenememesi probleminin bilincin bizzat kendisinin temel bir fiziksel unsur olarak görülmesiyle aşılabileceğini savunarak böylece bilinci dünyanın gerçek olgularından biri ve açıklanması gereken bir fenomen olarak kabul ettiğini ifade etti. Bildiri sonunda Sümeyye Parıldar müzakeresini sundu ve Enis Doko’nun yazılı müzakeresi okundu.

Dördüncü oturumda Zahit Tiryaki “Nörofenomenoloji: Sinirbilimle Fenomenolojinin Kesişim Noktasında Zihin-Beden İlişkisine Bir Çözüm Arayışı” başlıklı bildirisinde Francisco Varela’nın 1996 tarihli makalesinde ilk olarak ortaya konmuş olan nörofenomenoloji kavramını ve bu kavram üzerinden nasıl bir bilinç yaklaşımı konulmaya çalışıldığını anlattı. Bu yaklaşımın standart nörosentrist bilimin, hesaplamacı teorilerin ve düalizmin açmazlarından kendini kurtarmaya çalışan bir yaklaşım olarak ortaya çıkışını tasvir etti ve bildiri sahibi olarak kendisini de şu an için bu yaklaşımın imkânlarını önemseyen bir pozisyona yakın bulduğunu ifade etti. Tiryaki, bildirisini nörofenomenolojiye karşı hem nörobilim hem de fenomenoloji cenahlarından gelen eleştirilere işaret ederek tamamladı. Bildirinin müzâkeresi Metin Demir ve Kaan Özkan tarafından yapıldı.

Atölye çalışması beşinci oturumda İshak Arslan’ın “Tık Tık… İçerde Kimse Var mı? / Thomas Metzinger: Yok!” başlığını taşıyan bildirisiyle devam etti. Siyaset felsefesi doktorası yaparken zihin felsefesine geçiş yapmaya karar veren Metzinger’in doktora tezi sürecinde modern dönemin kurucu filozoflarından hemen hiç birinin ruh, zihin, bilinç vb. metafizik kavramlarla iş görmediğini, siyaset felsefesinin teorik ve pratik analizlerine tamamen seküler paradigmanın hakim olduğunu fark ederek, zihin-beden ayrımı sorununu da bu tespitten hareketle araştırmaya çalıştığını ve böylece bu soruna fizikalist açıdan bakan yeni bir model (The no-self model) arayışına girdiğini belirtti. Arslan, bildirisinin devamında Metzinger’in “benlik tüneli/ego tunnel” tabiriyle kavramsallaşan yaklaşımını tanıttı. Sonra da bu yaklaşımın din, ahlâk ve siyaset açısından yol açabileceği sonuçlara değindi. Bildirinin müzakeresi Özgüç Güven tarafından yapıldı.

Atölye çalışmasının değerlendirme ve kapanış kısmında konuşan Ayhan Çitil, çağdaş zihin yaklaşımlarının bizi genel olarak felsefe özel olarak din felsefesi açısından ne tür problemlerle yüz yüze bıraktığına değindikten sonra bu problemlerin sağlıklı bir şekilde tartışılabilmesine yönelik bir felsefî yaklaşımın kurulmasının imkânlarını ele aldı.